Kütahya Seyitömer, termik santral uğruna yok edilen bir yöre. Santral 1968 yılında kurulurken ilk anda iş umuduna kapılan köylüler, bugün hem evleri hem de mezarlıkları santral yüzünden taşımak zorunda. Sağlıklarını ise kaybetme noktasındalar. Termik santral için kamulaştırılan ve taşınan Bozcahöyük köyü şimdi de santral yüzünden tarlalarını yitiriyor. Santrala sadece metreler uzaklıktaki köylüler santraldan dolayı KOAH hastası olduklarını ve 24 saat çalışan santral bacasından her gün kül yağdığını anlatıyor. Köylüler santral sınırında kalan mezarlıklarına dahi güvenlikten izin alarak gidiyor. Aslanlı köyü ise termik santral için yaklaşık 1 buçuk kilometre uzaklığı taşınıyor. Köylüler “termik santrala kömür için evlerimizi kaybediyoruz” diyor. Bölge sakinlerinin termik santralla hayat mücadelesine 1 gün tanıklık ettik.
İstanbul’dan Kütahya Seyitömer’e gitmek üzere yola çıkıyoruz. Seyitömer çevresindeki köylere yaklaştığımızda gözün alabildiğine kırlarla karşılaşıyoruz. Kırların arasında derin çukurlar yer alıyor. Kimisinde “dikkat düşme tehlikesi” yazılı tabelalar yer alıyor. Bölgede saha çalışması yürüten Yeryüzü Derneği üyeleri bu çukurların kömür için açıldığını anlatıyor. Tarlalarda “buğday, elma, vişne yetişirmiş. Şimdi santraldan ötürü tarım bitme noktasına geldi. Hayvancılık ise zor bela devam ediyor” diyorlar. Etrafta termik santral için hummalı bir çalışma sürüyor. Ufak kül dağları arasında kamyonlar ve makineler kömür çıkarmak için çalışıyor.
‘Tavuklarımızı bırakacağız’
İnce toprak yolların ardından Arslanlı köyüne varıyoruz. Köye termik santral için kamulaştırma kararı çıkmış. Bazı evler, sağlık ocakları, ilköğretim okulları boşaltılmış. Bazı sokaklarda sadece kuş sesleri duyuluyor. Hâlâ köyde bahçesinde ekip biçen, tavuklarıyla ilgilenen 70 yaşındaki Hakkı ve Naciye Yaşar çiftinin evine giriyoruz. Bize ağaçlardan topladığı kirazları getiriyorlar. Naciye Yaşar ise bahçesini ve kümesini büyük bir heyecanla bize tanıtıyor. Hakkı Yaşar, 2011 yılında kamulaştırma çıktığını, tüm köyün 2018 yılına kadar yaklaşık 1 buçuk kilometre uzaklığa taşınacağını anlatıyor. Kamulaştırma sonucu verilen parayla Kütahya merkezde ev aldığını söyleyen Yaşar şöyle devam ediyor:
“Buradan termik santral için kömür çıkartacaklarmış kızım. 60 bin lira verdiler evime. İtiraz ettik 69 bine çıkardık. Onunla da merkezde ev aldık. Taşınan köyde de bir arsamız var ama bir ev yapmak 100 bin tl tutuyormuş. Bu yaşımızda nasıl gidelim oraya ev yapalım. 1 kızımız var onun için yapmak isterdik. Yazları buraya gelip ekip biçerdik ama şimdi çok zor. Tarım ve hayvancılığı bırakacağız, tavuklarımızı bırakacağız. Memnun değiliz bu durumdan ama mecburen memnun olduk. Tam olarak hakkımızı da vermediler. 100 hane vardı bu köyde, 10 hane kaldık. Yeni köyde de şu an 20 hane var. Çoğumuz göç ediyor. Mezarlığımız bile termik santralı devralan şirket makinelerle yeni köye taşıdı.”
Naciye Yaşar ise termik santral kurulduğunda köylüye iş umudu olduğunu belirterek “Santralda çalışan işçilerin eşi bile olmak o zaman önemliydi. Herkes kızlarını orada çalışanlarla evlendirmek isterdi, çünkü sabit bir gelir oluyordu ama şimdi buradan çıkan kömürü bile satın alamıyoruz. Kömür Trakya’dan geliyor.” diyor.
‘Hastalık eksik olmuyor’
Erez’le sohbetimizin ardından birlikte köyü geziyoruz. Çocuklar taşın, toprağın içinde oynuyor. Tarlaları suladıkları dereden çamur akıyor. Köylüler “Santral pis suyunu da buraya veriyor” diye şikâyet ediyor. 37 yaşındaki Ali Bulunmaz, 3 çocuğunun olduğunu söyleyerek dereyi gösteriyor. 54 yaşındaki Meryem Teke, santral yüzünden KOAH hastası olduğunu söylüyor. Teke, “Köyümüzde kanser oranı da arttı. Dışarı çıkamıyorum. Çamaşır asamıyorum. Çocuklarım işsiz kaldı. Tarlalarımız vardı, onlara kamulaştırma çıktı. Tarla da kalmadı. Sebze meyve artık yetiştiremiyoruz. Hastalık köyümüzden eksik olmuyor. Çocuklarımızın sağlığı için de endişeleniyorum” ifadelerini kullanıyor.
Güvenlik peşimizi bırakmadı
Köyde gezintimizin ardından muhtar Ali Erez’le birlikte köyün mezarlığına gitmek üzere yola çıktık. Santral sınırına geldiğimizde Erez bize arazisini göstererek tel çekildiğini henüz anlatmaya başlamışken başlamaz santarlın güvenliği yanımıza geliyor. Bize neden orada olduğumuzu sormanın yanı sıra santralın uzaktan dahi fotoğrafının çekilmesinin yasak olduğunu, santral arazi sınırına giremeyeceğimiz söylüyor. Uyarıların ardından güvenlik diğer güvenlik görevlilerini çağırıyor. Erez mezarlığa gideceklereni belirterek güvenlikten izin alıyor. Güvenlik sadece köyün yolunu kullanarak gidebileceğimizi belirtiyor ve bir güvenlik aracıyla bizi takibe başlıyor. Erez güvenlik aracının kontrolünde mezarlıkta dua ediyor. Erez duanın ardından “Devletimiz duysun sesimizi, mezarlığımıza bile girmek için izin alıyoruz” diyor. Mezarlığın ardından köy merkezine gitmek üzere yola çıkıyoruz. Erez’in telefonun ardı ardına çalıyor. Sürekli neden orada olduğumuzu ve santrale girişin yasak olduğunu anlatıyor güvenlik görevlileri. Köy merkezinden güvenlik aracının takibiyle ayrılıyoruz.
‘Mezarlığa girmek için izin alıyoruz’
Arslanlı köyünün ardından santraldan en çok etkilenen Bozcahöyük köylülerin ifadesiyle “Boçcuk” köyüne gidiyoruz. Bizim gezintimiz sırasında Seyitömer’de birçok yerden görünen 4 üniteli termik santral hiç durmadan çalışıyor. Bacalarından sürekli kara dumanlar yükseliyor. İlk önce Bozcahöyük muhtarı Ali Erez’in yanına gidiyoruz. Erez termik santrala karşı yıllardır süren mücadelelerini anlatıyor. Erez köylerinin santral için 1987 yılında kamulaştırıldığını ve 1 buçuk kilometre uzaklığa taşındığını ifade ederek şöyle konuşuyor:
“O zaman benim evim için 7 bin lira verdiler. Şimdi de tarlalarımızı kamulaştırıyorlar. Arazilerimizin yüzde 90’ı gitti. Arslanlı köyüne 2018 yılına kadar gidin dediler, bize de bir iki yıla derler. Bu sefer bunlar köyü kaldırmak istemiyorlar. Bu köy burada yıkılsın, gitsin, millet kendi kaçsın istiyorlar. Para ödemek istemiyorlar. Kamulaştırma yüzde 90 ekilir biçilir araziye çıktı. Evlerin olduğu yerlere çıkmadı. Şu an dönümüne 6 bin lira veriyorlar. Mesela 10 dönüm bir yerde 40 hissedar var. Adam başı 60 tl düşüyor. Dava açmak isteyenlere 1900 lira mahkeme masrafı çıkardılar. Mezarlığımız da daha önce kamulaştırıldı. 1980’li yıllarda. Şimdi termik santral sınırında kalan mezarlığımıza girdiğinde sıkıntı oluyor. Adam güvenliğini gönderiyor. İzin alıyoruz, ‘“çeride dedem, ninem var dua edeceğiz” diye. Santralda filtreleme sistemleri çalışmıyor. Bunu patronlar bilmeyebilir ama orada çalışan vardiya amirleri olsun, müdürler olsun biliyor. Veriyorlar sabaha yakın külleri bacadan, benim arabam sabaha kül oluyor. Arabanın camlarını açmadan sabahleyin yola çıkamıyoruz. Çamaşır asamıyoruz. Balkona çıkamıyoruz. Kaç kere Sağlık İl Müdürlüğü’ne belediyeye yazdım. İlgilenmediler. Haziran ayında takılacak dendi ama hâlâ aynı. Köyümüzde 55-60 yaşın üzerindekiler kanser oluyor. Eskişehir de tıp fakültesine sorun. Oradan da araştırmaya geldiler. Oradaki profesör bu Seyitömer tarafından çok kanser hastası geliyor, ne var orada, demiş. Santralla burun buruna yaşıyoruz. Aramızda 900 metre var. Köylü de ilk önce iş umuduyla baktı. 700 kişi de santral devletteyken çalışıyordu. Özele geçince şartlar kötüleşti. İşçiler eylem yaptı. 25. maddeden atıldı. Sen bu adamın arazisini alıyorsun, sağlığını gasp ediyorsun, işten de atıyorsun, böyle bir adalet var mı? Şu anda biz Filistin’in durumundayız. Tarlaya gidersin gitme, hayvanın geçer geçirme, diyorlar. Benim kendi arazime tel çektiler. Girişim yok araziye. Köylerimiz de göç verdi. Tarım yok, hayvancılık yok. Ne yapsınlar? Aç mı kalacaklar, 1400 lira iş buldu mu geçineceğim diye uğraşıyor, mücadele veriyor. Başka illere termik santralda çalışmaya gidenler bile oldu. ”
Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/782836/Koy_gocuren_termik_santral.html
Birgün Gazete'sindeki haber:
Seyitömerliler bütün itirazlarına rağmen zehir solumaya devam ediyor. Seyitömer beldesinde yaşayan yöre halkının yaşamına zarar veren termik santral yakınınlardaki köylerden Bozcahöyük, Kınık, Aslanlı'da yaşayanları isyan ettirmiş.
250 haneli Bozcahöyük köyünden geriye 50 hane kalmış ve 50 hanede de KOAH ya da kanser olmayan insan neredeyse yok. 1999'da devletin kömür havzalarını işletmek için arazileri istimlak edilen köy halkı, şimdi arazisine giremiyor. Kömür yatağından beslenen Seyitömer Çelikler Termik Santral yönetimi köy halkının arazilerini çit ile çevirmiş, köylü bir zamanlar hayvanlarını otlattığı arazisine giremez hale gelmiş.
Köyde yaşayanların geçim kaynakları ellerinden alınmış durumda. Bu insanlar termik santralın yaydığı atık kömür küllerinden dolayı ne ekim yapabiliyorlar ne de hayvanlara temiz su verebiliyor.
Bundan köy halkı etkilenmiyor sadece, hayvanlar içtikleri atık sudan telef olmuş, köyün mezarlarlığı santralın kapısına kadar yapılan asfalt yolun altında kalmış.
2012 yılında ihale yoluyla EÜAŞ'tan Çelikler Elektrik Üretime geçen Seyitömer Termik Santral, bacasından çıkan atık kömür külleri ile yakınındaki köylüyü mağdur etse de yöre insanı kimseye derdini dinletememiş.
Termik santralın bacasından çıkan küller, havaya karışıyor ve yurttaşlar kum fırtınasını andıran bu durum karşısında yardım eli bekliyor. Bölgede Tunç çağlarından izler taşıyan Seyitömer Höyüğü de bulunuyor, termik santralın özelleştirilmesiyle beraber höyükteki kazılara son verilmiş ve Höyük kömür işletmesinin sınırları içerisinde kalmış. Kömür işletmesi tarafından höyükte yapılan arkeolojik kazılara son verilmiş ve nihayetinde höyük, kömür rezervleri için feda edilmiş durumda. Kömür işletmesine yakın olan köy halkı, arazilerinin düşük bir ücretle istimlak edilmesi, geçim kaynaklarının elinden alınması ve sağlıklarının bozulması üzerine göç etmiş.
'Adalet onlara gelince var, bize gelince yok'
Bozcahöyük Köyü Muhtarı Ali Erez, termik santralın filtreleme sistemi olmadığını vurgulayarak santral işletmesinin bacaları özellikle geceleri açtığını söylüyor. Erez, "Sabah uyandığımda araba beyazken siyaha bürünüyor, balkonumuza çamaşırlarımızı asamıyoruz. Termik santralın filtreleme sistemi olmadığını defalarca Kütahya İl Çevre Müdürlüğüne bildirdik, hepimiz toplanıp dilekçe yazdık, fakat sesimizi duyan olmadı. Adalet onlara gelince var, bize yok. Geçim kaynağımız elimizden alındı, eskiden ekip biçiyorduk, şimdi ise tarlalarımızı kül kapladı, hayvancılığı da icra edemiyoruz. Suyumuza da zehir karıştırıyorlar ve hayvanlarımız hastalanıp ölüyor" ifadelerini kullanıyor.
Devletin toprakları istimlak ettiği dönemde halkın dava açtığını ve çoğunun davayı kaybedip icralık hale geldiğini belirten Erez, "Halk, hakkını aramak için dava açtı, ilk davalar kazanıldı fakat diğer insanların hem toprakları komik bir meblağ karşılığında ellerinden alındı hem de 20 bin kadar mahkeme masrafı ödemek zorunda kaldı. Köylünün yıllardır kömür işletmesinde çalıştığını, kömür havzasından kömür çıkardığını söyleyen Erez, "Asgari ücret karşılığı kömür çıkarıyorduk ama bize kışın ısınmamız için bile kömür vermiyorlardı, kömürümüzü Balıkesir'den getiriyoruz. Bize vermedikleri kömürü fakir fukaraya para ile satıyorlar. Ormanlarımızı kül kapladı ve oralara tel çektiler. Odunla bile ısınamaz hale geldik" ifadelerine yer verdi.
Yaşadığı sokakta 20 kişinin kanserden yaşamını yitirdiğini belirten Muhtar Erez, "Köylünün çoğu geçim sıkıntısı ve sağlık sorunu yaşadığı için şehir dışına göç etti. Kalanlarsa kanserle boğuşuyor. Köyde aile düzeni kalmadı, İşsizlik yüzünden boşanmalar da arttı" diye devam etti.
Sağlık sorunu yaşayan bir başka köylü Meryem Teke. Termik santralın etrafa saçtığı atık kömür küllerinden dolayı nefes alamayan ve KOAH hastası olan Teke, " Buradan kömür çıkarmak için bize az para verip topraklarımızı elimizden aldılar, biz buradan çok para alsak ne olur ki. Kaybettiğimiz sağlığımızı geri getirirler mi?" ifadelerine yer veriyor.

(Mustafa Erez)
'Ölüye bile saygıları yok'
Bölgede mülkiyet ihlalleri sadece toprakları istimlak ederek olmamış, Bozcahöyük köyünün özel mülkü olan mezarlığa ve tarlalarına girmeleri de yasaklanmış. Köy mezarlığının kömür işletmesine giden asfalt yolun altında kaldığını söyleyen Mustafa Erez, "Kömür işletmesi, termik santrala giden yolu asfalt yaptı ve köy mezarlığı asfalt yolun altında kaldı. Bu mezarlıkta benim annem, babam yatıyor, şehit mezarı da var. Bunların ölüye bile saygıları yok." dedi. Köy mezarlığının üstünde hafriyat kamyonlarının çalıştığını söyleyen Mustafa Erez, mezarlığın işletmenin sınırlarında kaldığını ve mezarlığa geçmelerine izin vermediklerini de ekledi.
(Meryem Teke)
'Bizi yavaş yavaş öldürüyorlar'
Köyün yaşlılarından olan Seher Kabadayı'nın oğlu termik santralda çalışıyor ve işçileri 11 saat çalıştırdıklarını söylüyor. Kabadayı, "Benim oğlum daha genç. Sabah evden çalışmak için çıkıyor geceye kadar gelmiyor. İşçileri 11 saat çalıştırıyorlar" diyerek evlerinden hasta insan olmadığını da vurgulayan Kabadayı, "Kocam santral yüzünden kansere yakalandı. Tarlalarımıza kadar girdiler ama paramızı vermediler. Şimdi de bizi yavaş yavaş öldürüyorlar" dedi.
Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz: